6 Ağustos 2014 Çarşamba

Mini disco gecesi, halk oyunları, Cemile

Otelde ilk gün harici pek denize gitmedik.Duru tuzlu diye sevmiyormuş denizi:) Sabah kahvaltıdan sonra havuza koşuyorduk.Öğlen 11'e kadar havuzda oynuyorduk.Su oyuncakları, diğer çocuklar, büyük havuzunda suya atlamaca oynama gibi aktivitelerle zaman su gibi geçiyordu.Murat böyle şeyleri pek sevmez.Neyse ki kızım benim gibi de suda tek başıma takılmıyorum artık:)




Alkoçlar otelde çok sevdiğim pek çok şey oldu.Bayram günlerinde odaya gazete ve kurabiye bırakmaları, banyodaki kutuda siyah lastik toka bulunması gibi bir sürü ayrıntıyı çok çok sevdim.Ama en çok çocuk kulubünü sevdim.{Bayıldım, hayran oldum, öldüm bittim.}


İçinde top havuzu , televizyon, boyama masaları olan bir oyun odası, küçük tuvaletler ve bahçesinde tahtadan salıncak, kaydırak bulunan bir parktan oluşan kulüpte üç tane öğretmen var.Çocuğu teslim ederken bir form dolduruyorsunuz ve çocuk sıkılıp çıkmak istediği zaman buraya yazdığınız cep telefonundan sizi arıyorlar, gidip çocuğunuzu alıyorsunuz.Havuzların yanında tahta bir çitle otelden ayrılan bir bahçenin içinde.

Duru da burayı bizim kadar çok sevdi neyse ki.11 de havuzdan çıktığında mayosunu değiştiriyor ve kulübe teslim ediyorduk.Bir saat kadar arkadaşlarıyla oynuyordu biz de kendi başımıza havuzun keyfini sürüyorduk.Sonrasında öğlen yemeği yiyor ve uyumak için odamıza çıkıyorduk.

Çeşme'nin havası o kadar güzel ki üçümüzde klimasız açık pencere önünde bembeyaz yataklarımıza uzanıp İKİ saat kadar uyuyorduk.Saat 15:00-16:00 gibi kalkıyor havuza dönüyorduk.

Akşam yemek sonrası Alaçatı ya da Çeşme'ye gitmeyi planlamıştık.İlk gün de Alaçatıya gittik biliyorsunuz.İkinci gün Duru yemekten sonra da kulübe gitmek istedi.O kadar eğleniyordu ki ona kıyamadık üstelik çocuksuz, iki yetişkin sevgili olarak tek başımıza uzun uzun yemek yemenin,sohbet etmenin tadını çıkarmak da çok çekici bir fikir gibi geldi.

Saat 21:30 da çocukları klüpten çıkarıyor, arka arkaya diziyor yemek yiyenlerin arasından geçirip küçük bir amfi tiyatroya götürüyorlar; mini disco.Biz bu noktada Duru'nun yanındaydık.Amfi tiyatrodaki kalabalığa, müziğe ve dans etmeye bayıldı.Yüz ifadesinden de anlaşılıyor sanırım:



Mini discodan sonra havuz başına geçtik.Halk oyunları ekibinin sahne alacağı söylendi.Gerçekten de pek çok farklı yöreden oyunlar oynayan muhteşem bir gruptu.

Onları beklerken Duru yan masada oturan ablayı ve yanında sigara içen delikanlıyı fark etti.Sigara içmenin ölümcül olduğunu bildiğinden o çocuk ölürse ablanın ağlayıp ağlamayacağını merak etti.Böyle garip meraklarına alışık olduğumuzdan güldük ama o ablaya sormamız için ısrar ediyordu."Yanındaki çocuk ölürse ağlar mısın?" diye soramam ben ama sen sorabilirsin dedim.Gidip kızcağızın tam karşısına geçti, gözlerini dikti.

Abla anlayışlı biriydi, adı Cemile'ymiş.Duru da saçma sorusunu sormadığından gayet iyi anlaştılar.Ablanın kucağına bile oturmak istedi.Annem duysa ağlar o kadar Duru'dan beklenmeyecek bir hareket:)

Ertesi akşam Cemile Abla ile yine ama bu kez asansörde karşılaştık.Akşam yemeği için çok özenli hazırlanmış, beyaz uzun bir elbise giymişti.Duru "Anne Cemile bu gece evlenmiş mi?" sorusu ile bizi çok güldürdü.Cemile Abla bu soruyu da duymadı neyse ki;)

Tatili yazmak çok hüzünlü oluyor.Neyse ki anlatacak bir kaç bir şey daha var ;)

Hiç yorum yok:

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..