22 Temmuz 2015 Çarşamba

Bayram




İş yerinde çok yoğun çalıştığım son bir kaç haftada 4 günlük bayram tatili çölde vaha gibiydi.İlk günü bakıcımızı  çağırdık ve biz Murat'la beraber zaman geçirdik.

Sabah birlikte kahvaltıya giderek başladık.Sütiş'te Duru yedi mi yemedi mi stresi yaşamadan, kendimden başka kimsenin ağzına faydalı bir şeyler tıkıştırmadan uzun bir kahvaltı yapıp , gazete okudum.Sohbet konumuz yine dönüp dolaşıp "Duru'nun ne tatlı" olduğuna gelse de olur artık o kadar diyoruz:)

Daha sonra sinemaya gittik.Çok uzun süredir sadece çocuk filmlerine gittiğim için bana çok iyi geldi.Şansımıza film de oldukça güzeldi.

Çıkışta eve gidip ertesi gün çıkacağımız tatil için valiz ve havuz çantası hazırladım.

3 günlüğüne Mersin'de bir otel ayarlamıştık.Tabi bu buraya yazmak kadar kolay olmadı."İstanbul'a mı gidelim?, Hatay'a mı gidelim?,Antep nasıl fikir?" den sonra Mersin kararı verildiğinde bu kez hangi otel sorunsalı başladı.Nihayetinde daha önce de gittiğimiz eski adıyla "Enerji Otel" e gitmeye karar verdik.

Otele gitmeden önce Mersin Gözne yaylasındaki Sar.nıç isimli klasik mekanımıza uğradık ve kahvaltı yaptık.Yorgun yüzüme ve Duru'nun garip ifadesine rağmen bu fotoğrafı çok sevdim:


Etrafta hafta içi her gün kahvaltı veren pek çok başka yer var.Ve biz de daha önce başka mekanlara da gittik ama en sonunda en bol çeşitli en lezzetli kahvaltının burada olduğunu düşündüğümüzden artık hep aynı yere geliyoruz.


Sonra otelimize giriş yaptık.Yıllar önce daha Duru yokken gittiğimiz bu otel o zaman kocaman havuzu ve uygun fiyatıyla gönlümüzü kazanmıştı.Şimdi otelde yenileme çalışmaları da yapılmış olduğu için -ve diğer otellerde yer bulamadığımız için- kalkıp gittik.

Otel çok eskiydi.Henüz tadilat yapılmamıştı.Enerji sendikasının oteli olduğu dönemde yeni sahibi satın almadan önce bir süre mültecileri ağırladığı için oldukça bakımsızdı.

Ama personel çok ilgiliydi.Kat görevlisinden, resepsiyona kadar herkes otelin eylül ayında büyük bir revizyon geçireceğini ve "çok iyi" olacağını söyledi.Otelin sahibi devamlı oteldeydi ve mesela havuz kenarında şemsiye sıkıntısı oldu anında adamlarına hemen o anda üç yeni devasa şemsiye aldırarak müşterilerini rahat ettirdi.

Denizi ve sahili aslında mükemmel.Mersin otellerinin büyük kısmının sahili yok, bir iskeleden denize giriyorsunuz.Sahilde kimsenin denize otel tarafından girmediğini gördük.Yan sitelerin bölümü doluyken bizim tarafta kimse yoktu.Denize girmeye çalıştığımız anda bunun sebebini de anladık : denizin için kocaman kayalarla doluydu!

Biz de sitelerin sahilinden girdik.Ama sonrasında açıktan iskeleye ulaşma çabasına girdik ve Duru yanımıza olduğu için yüzmek yerine yürüdük ve ayaklarımız gerçekten parçalandı.Hala topallıyorum:)

Öyle bir noktadaydık ki geri dönemiyoruz her yer kayalık, ileri gidemiyoruz her yer kayalık.Yüzmeye kalksan kayalar göğsüne değiyor o kadar yüzeyde.Kayalara basa basa iskeleye ulaştık.Kötü bir yarım saat geçirdik ama tatilin keyfini kaçırmadı bu durum.

Ertesi gün gittiğimizde otelin tuttuğu dört beş kişinin denizdeki kayaları söküp sahile atmaya başladığını gördük.Yeni sahip hiç bir konuyu atlamıyor anlayacağınız.Eylülden sonra bu oteli yeniden deneyebiliriz bence.

Yemekler az ama lezzetliydi.Otelde çok az kişi vardı hiç bir yerde izdiham olmadı.Akşam yemek sonrası havuz kenarında çocuk parkının yanına oturup çay içtik.Bura da "Duru parkta enne baba başbaşa" selfiesi:



İkinci gün öğlen otelin çok yakınlarındaki Karadeniz lokantasına gittik.Mıhlama ve Akçaabat köftesi yedik.Yanında gelen kızarmış Trabzon ekmeği, çay ve salata ile şölene dönüşen yemek en çok mıhlamacı, yarım kan Karadenizli Duru'yu mutlu etti:)


Duru bu tatilin en çok eğleneni oldu.Sudan hiç çıkmadı.Kimi zaman kolluklarıyla büyük havuzda salındı, kimi zaman çocuk havuzunda arkadaşlarıyla takıldı, denizde ayakları parçalanmadan yüzen tek kişi de kendisiydi ve yorulduğunda havuz kenarında oturup Türk kahvesini yudumladı:)

İşte su kuşu Duru'nun bir sürü fotoğrafından seçtiklerimle an an Duru bayramı:







Yazımı Can Yücel'in çok sevdiğim bir şiiriyle bitirmek istiyorum.Bayram dendiğinde ilk aklıma gelen,yaşadığımız ne çok bayram olduğunu düşündüren harika bir şiir:

Bayram

Can Yücel

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir
ilişkiyi bitirmek de öyle...

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini
bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara
düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede
üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle
okşayan anne bayramdır.

"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış
ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son
taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda
karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,
nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta
ölebilmek bayram..
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun..!


Nice bayramlarda, tatillerde görüşmek dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..