4 Eylül 2015 Cuma

Tavşan hikayesinin sonu:




Duru'nun geçmiş tavşanlarını hatırlarsınız , Süpürge ve Tavşi'den sonra bu sene yeni bir tavşan daha aldık ona bu kez adı Zıpzıp. Geldiği ilk gün kutudan çıkıvermesiyle adını bir yerde kendi koymuş oldu.

Ben Duru'nun hayvan sevmesini, hayvanlardan korkmamasını çok önemsiyorum.Tavşan da en ideal ev hayvanı bence.Hem ölmeyecek kadar güçlü, hem asla bir zarar vermiyor, hem çok sevimli, hem de ellemeye ,mıncıklamaya müsait.Biz tavşanlarımı yaz başı gibi alıp yaz sonunda bir çiftliğe bırakıyoruz.

Ben bu son tavşanı almazdım aslında da babası bir aşka gelme anında "kızım sana tavşan alayım" dedi.Çocuğun öyle bir talebi bile yokken.Üstelik tavşanın eve girmesine de izin vermeyen yine Murat'ın kendisi.Hayvanın kokusundan rahatsız oluyormuş:) Neyse ki 15 m2 falan bir balkonumuz varda hayvanlar rahat rahat yaşıyorlar.{Adana'ya hoşgeldiniz, biz burada balkonda yaşıyoruz da}

Ama işte bu kez tavşanı her zaman bıraktığımız ekolojik çiftlik tavşanların çok ürediğini ve sıkıntı yaşadıklarını söyleyerek tavşanımızı almadı! Biz de o gün öğleden sonra bir haftalığına şehirden ayrılıyoruz.Kahvaltıya çiftliğe gider tavşanı da bırakırız diye düşünmüştük.Bir stres başladı mı?

Daha önce gittiğimiz Yavuz.star Harası'na bırakmaya karar verdik.Orada da tavşan , tavuk, hindi gibi hayvanların bulunduğu bir bölüm olduğunu biliyorduk.Hazırlanıp kahvaltıya gittik.

Kahvaltı bu sefer daha muhteşemdi:




  



Kahvaltıdan kalktık, Zıpzıp'a son bir kez daha maydonoz yedirdik, vedalaştık ve arabaya gideceğiz ama o da ne arabanın anahtarı kayıp!! Bir kaç saat sonra uçağımız kalkacak, biz şehirden uzaktayız ve arabayı da öylece bırakamayız.Personel ve biz dört koldan aranmaya başladık.Yerlere bakıyoruz , masayı didik didik aradık ama yok yok yok.

Neyse Murat'ın anahtarı hesabı öderken kasanın orada unuttuğu ortaya çıktı da rahatladık:) O anahtarı getiren arkadaşa sımsıkı sarılmak istedik.Abi bir kahve ısmarlarsın dediğinde biz aslında onu evlat olarak bağrımıza basabilecek durumdaydık:))

Sonra eve döndük, stresten tere batmış olduğumuz için hızla bir duş aldık, valizleri kapıp havaalanına gittik.Bundan sonraki bir hafta ben ve Duru Ankara'da olacaktık.Murat ise İzmir'e gidiyordu.

Duru babasından ayrılırken yine biraz duygulandı ama geçen seferkinden daha iyiydi :) Sadece Ankara'da bir kez bir şarkının içinde babasının ismi geçince "bu şarkıyı dinlemeyelim anne duygulanıyorum" dedi.



3 yorum:

EQ dedi ki...

Oyyyy... yerim onu ben. (yani Duru'yu, tavsani da yerim o ayri):) Duygulanirmis da babasinin ismi gecen bir sarkiyi duyunca...


Ahh o kahvalti masasi ahhhhhh:)

cadsiz dedi ki...

kahvaltiya hayran kaldim, onlarin hepsini yiyebildiniz mi?

Duru gibi kendilerini ve duygularını ifade edince esas ben duygulanıyorum, ne cabuk buyuduler diye :)

Adsız dedi ki...

Ayşe Hanım,

Çok duygusal bir çocuk:)Teşekkürler.

Cadsız,

Hepsini yiyemedik elbette:) Hiç dokunmadan kaldırttıklarımız oldu.Biz yemeyiz ziyan olmasın gibi.

Çok çabuk büyüdüler gerçekten de:)

Sevgiler.

öykücü-kendi bloguna adsız yorum bırakacak kadar üşengeç kişi-

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..